Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Soma’da halk buluşmasına katıldı. Özel, burada yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin her yerinde konuşurken ‘Nerelisin’ diye soran olduğunda ağzımız Manisa diye söylese de gönlümüzün Soma dediğini bildikleri için herkes benim doğum yerini Soma sanıyor. Ben memleketime, bağrı yanık Soma’ya, yerin altına, yeryüzü sıcak olsun diye metrelerce altına inip günde üç vardiya yerin altından yerüstü sıcak olsun diye alnının terini oralara damlatan kardeşlerimin hakkını araya araya yürüdüğümüz bu yolda buraya geldik. Sizin yanınıza geldik. Soma’mıza geldik, güzel memleketimize geldik” dedi.
“SÖZLER TUTULMADI”
Özel, “Madenci kardeşim diyor ki ‘Biz 2 asgari ücret alıyorsak senin sayende alıyoruz, Allah senden razı olsun.’ Diyor ki ‘İki gün hafta tatili olduysa bir günlük tatil, senin sayende oldu, Allah razı olsun.’ Ben de diyorum ki ‘Soma faciasından sonra hep birlikte geldik, kaymakamlığın önünde oturduk. Kalkmadık, ta Ankara’dan heyetler gelene kadar. Sözleri aldık.’ O sözler tutulana kadar Meclis’i kapattırmadık. Madencilere verilen sözler kısmen tutuldu. Ancak madenlerin güvenli olması, madenler güvenli olmadan madenlerin açılmamasına yönelik sözlerin çok azı tutuldu. Ama o günden bugüne Türkiye’nin dört bir yanında Ermenek’ten başlayarak İliç’e kadar madenciler emeklerinin karşılığını almak yerine hayatlarını veriyorlarsa, Türkiye’de madencilerin ve emekçilerin daha verecek çok mücadelesi, yürüyecek çok yolu, hep beraber elde edecek çok kazanımları olduğunu gösteriyor” ifadesini kullandı.
“BÜTÜN TÜRKİYE SOMA’YI KONUŞACAK”
“Soma’ya gelince böyle duygular çok yüksek oluyor. Madenci kardeşim sesini duyurmak istiyor. Emekçi kardeşim, emekli kardeşim sesini duyurmak istiyor. Biz o gün buradan yola çıktık, Somalı kardeşlerimle birlikte büyük bir mücadeleyi verdik, Soma’nın sesini duyurduk ama sonrasında çok üzüldük. Çünkü birileri Türkiye’nin başka yerinde, sıcak odalarında, ellerinde cep telefonları, Twitter’da her seçim akşamı Soma’nın seçim sonuçlarına baktılar, bilir bilmez Soma’ya laf ettiler. Soma’da seçim kaybettiğimiz oldu, belediye başkan adayı gösterdiğimiz, kazanamadığımız oldu ama Soma’ya, Somalının iradesine, Somalının oyuna, Somalının iyi niyetine, Somalının açık alınlı, başı dik duruşuna hiçbir zaman laf söyletmedim, söyletmeyeceğim. Ama bu 31 Mart’ta seçim akşamı Soma konuşulacak. Daha önce kaybettiğimizde konuşanları susturdum, dedim ki ‘Sen biliyor musun Soma’daki baskıyı, zorluğu, mücadeleyi, sen anlar mısın açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten?’ Seçim akşamları onları susturdum ama bu seçim akşamı kimseyi susturmayacağım. Bu seçim akşamı bütün Türkiye Soma’yı, Manisa’yı konuşacak. Çünkü bu sefer şu binanın önüne geldik, bu meydanı doldurduk ve Somalıların karşısına 44 yaşında, 20 yıllık bir avukat, Soma davasını ilk günden son güne takip eden, Soma’da bir garibanın, bir mağdurun, parası olmayan birinin devlette, adliyede ne işi olsa, her telefonda git onu bul dediğimiz Soma’nın bir civan ve mert delikanlısını, benim çok değerli bir kardeşimi, sizin evladınız Sercan Okur’u aday gösterdik.”
“BU SEÇİMİ SİZ KAZANDIRACAKSINIZ”
“Gerçekten siyasetçinin telefonu 24 saat durmaz diyorlar. Ben siyasete girdiğim günden beri Soma’da kimin başı sıkışsa, Sercan’ı biliyor musun dediğimde bilirim der. Bilmezse ilçe binasına git, ilçe başkanı seni Sercan’a götürsün derim, tamam derler. O işi söylersin, arkasını takip etmene bile gerek yok. O, o işi kendi işi gibi görür. O emaneti alır, dilekçe yazılacaksa dilekçesini yazar, mahkeme açılacaksa mahkemede hakkını arar, parası yoktur, harcını cebinden öder, yolladığın kişinin karnı açsa karnını doyurur, yol parası yoksa yol parasını verir. Sorununu çözer, en son döner ‘Ben bu işi hallettim başkanım’ der. Şimdi böyle birer birer uğraşmayacak bu işlerle. Artık belediyeye geçecek, makamına oturacak, kapıyı ardına kadar açacak, bundan önce nasıl bu sokaklarda hep aranızdaysa, sizin aranızda dolaşacak, Soma’ya halkçı belediyeciliği, eşitlikçi belediyeciliği, yoksulu koruyan, emekliye, madenciye sahip çıkan, sadece yöneticilik değil toplumsal önderlik yapacak tertemiz kardeşimizi siz nasıl biliyorsunuz? Sizin Sercan Okur’u tanımayana tanıtmanız, bilmeyene bildirmeniz lazım. Ben ona kefilim, sizin de her tanıdığınıza kefil olmanız lazım. Diyeceksiniz ki ‘Sercan Okur’u oraya oturttuğumuzda Soma’nın hangi köyünden olursan ol, hangi beldesinde olursan ol, hangi mahallesinde olursan ol beraber gideriz, kapısını çalmadan gireriz, koluna girer, derdimizi anlatırız’ diyeceksiniz. Ben Özgür Özel olarak, CHP’nin Genel Başkanı olarak Sercan Okur’a kefilim, yanındayım, arkasındayım, ona kefil olun, ona bu seçimi siz kazandıracaksınız.”
“CENGİZ ERGÜN AKP’YE TESLİM OLDU”
“Sandık başına gidince 4 oy kullanılacak. Bu oylardan bir tanesi çok kıymetli, o oy, yakasında parti rozeti olmayan, arkasında parti gücü olmayan, tek başına çıkmış, sizlerden oy isteyen muhtarın oyu. O oy, demokrasi açısından en kıymetli oylardan bir tanesi. Bunun için sizden ricamdır, hangi görüşten olursa olsun muhtarlarımıza sahip çıkalım. Ben hepsine başarı diliyorum. Yolları açık olsun, hepsine kolay gelsin. İkinci oy, belediye meclisi için, üçüncü oy, Soma’mız için, Sercan Başkanımız için. Dördüncü oy Manisa Büyükşehir Belediyesi için. Manisa Büyükşehir Belediyesi, 2009 yılında o gün seçim AKP’ye gitmesin diye çok sayıda başka partiden olanların desteği ile bir kişiye verildi. Daha sonra büyükşehir seçimlerinde yeniden seçildi. İlk zamanlarda uzaktan davulun sesi hoş gelir. Manisaspor Başkanıymış. Efendim, eşi İzmir’denmiş. Ailesi CHP’liymiş diye laflarla çok anlatmamıza, çok itirazımıza, tehlikenin büyüklüğünü söylememize rağmen Cengiz Ergün seçildi. Verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı. Manisa’da Türkiye’nin en pahalı suyunu sattı. Türkiye’nin en pahalı suyunu siz kullanıyorsunuz, Cengiz Ergün yüzünden. Ne yaptı, ulaşımı aksattı, ulaşımı arapsaçına döndürdü. Türkiye’nin ölçek bazında en pahalı toplu ulaşımını siz kullanıyorsunuz. Önce ‘Ben de Atatürkçü, Cumhuriyetçiyim, ailem sosyal demokrat’ diyerek oyları toplayan bu insan, 2019 seçimlerinde AKP ile işbirliği yaptı. Cumhur İttifakı’nın adayı oldu. Kendisinin astığı Atatürk resimlerine, söylediği birkaç cümleye aldanan Atatürkçüleri, Cumhuriyetçileri, sosyal demokratları ve Manisa’nın güzel insanlarını kahrederek, gitti AKP’ye teslim oldu.”
“PEŞKEŞ ÇEKİLMESİNE FERDİ BAŞKAN ENGEL OLDU”
“Ardından öyle bir dönem başladı ki Manisa’da sokağa çıkmaz oldu. Hiçbir iş yapmıyordu, tamamen yapmaz oldu. Manisa’nın en güzel varlıklarını, TÜGVA’ya, Okçuluk Vakıflarına, Ensar Vakıflarına peşkeş çekmeye başladı. Tayyip Erdoğan bunu en zayıf yerinden, birtakım davalarından yakaladı, Manisa’nın ne kadar güzel yeri varsa hepsini bunlara vermeye başladı. Verdi, verdi, geldi en sonunda hepimizin evlendiği nikah dairesini bile TÜGVA’ya verdi. Beyaz Fil’i, SGK’ya ait Beyaz Fil’i birileri aldılar, yıkmaya kalktılar. Hepimiz itiraz ettik. Ama Cengiz Ergün nerede Manisa’nın aleyhine bir şey varsa, ona destek verdi. Peki karşısına kim dikiliverdi? Bizim Ferdi. Ferdi Başkanın babasının adı Tıraşçı Ahmet, Manisa’nın en sevilen esnaflarından birisi. Kendisi mimar, 46 yaşında bu göreve talip. Manisa Mimarlar Odası Başkanı, Beyaz Fil gidiyordu, Ferdi Başkan durdurdu. Manisa’da o Beyaz Fil’in peşkeş çekilmesine Ferdi Başkan engel oldu. Manisa Büyükşehir Belediye Meclis üyeliği yaptı. Manisa’da nerede Cengiz Ergün bir varlığımızı AKP’lilere peşkeş çekmeye kalktıysa, karşısında Ferdi Başkanı buldu, belediye meclis üyelerimizi buldu. Büyük bir mücadeleyi verdiler, hemen hepsinde mücadeleyi kazandılar. Manisa, Ferdi Başkan sayesinde çok fazla varlığının talan edilmesinden kurtuldu. Sonra bir gün baktık, Manisa’da ekoturizm yapacaklar, bir dağın başı, bir duyduk ki güzelim ormanın tepesindeki ağaçları kesiyorlar. Sonra bir baktık oraya villa yapıyorlar. Ferdi Başkan peşine düştü. Mahkeme davayı açacak ya, taraflara tebliğ edecek ya, adrese celbi yollayacak ya, yolladığı kağıda bir baktık, Cengiz Ergün’ün kızının ismi. Meğerse ekoturizm alanını bilinmedik bir turizmciye vermiş, üstünden 3-5 ay geçmiş, kızına devretmiş, güzelim ormanın ortasında kızına villa yaptırıyormuş. O orayı kızına verdi, kim engel oldu? Yine bizim Ferdi.”
“BU İŞİN AKP’LİSİ MHP’LİSİ KALMADI”
“Bu işin AKP’lisi, MHP’lisi kalmadı. Bu bir genel seçim değil. Bu seçimde artık belediye başkan adayı seçiliyor, dürüst, çalışkan, namuslu, sorun çözecek kişilere şehrin, belediyenin anahtarını vereceğiz. Ben size bir şey söyleyeyim. Kendi partisinde olsun, Sayın Bahçeli’nin karşısına götür mevcut belediye başkanını, bir tarafa Ferdi Zeyrek’i. Vallahi de billahi de Devlet Bey düzgün bir seçim yapacak olsa, o belediye başkanı yerine 50 kere Ferdi’yi seçer. Cengiz Ergün bir kefeye, Ferdi Zeyrek’i bir kefeye koyduğunda adaletin terazisinde, vicdanın terazisi de siyasetin terazisinde de Ferdi Zeyrek ağır basıyor. O yüzden CHP’liler olarak adaylarımızı sadece CHP’lilere değil şehrini seven, ilçesini seven herkese emanet ediyoruz. ‘Atatürk ölmedi, içimizde yaşıyor’ diyor Halkçı Liseliler. Bu memleketin yüzde 95’i ‘Ben Atatürkçüyüm’ diyor, daha doğrusu yüzde 95’inin Atatürk ile sorunu yok, ‘Atatürk’ü severim, vatanımızı kurtardı’ diyor. ‘Ülkemizi kurdu’ diyor. Biz de CHP olarak Atatürk’ün kurduğu partide siyaset yapmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Zaman zaman birileri Atatürk’ün adını anıyor ama çoğunlukla yaptıkları icraatlar Cumhuriyetin kurucu kadrolarına duydukları husumeti gösteriyor. ÇEDES diye bir proje var. Laikliğe karşı, Atatürk’e karşı ne kadar adam varsa, hepsi ÇEDES’i savunuyor. Biz bu projenin tehlikeli olduğunu söylüyoruz. Ne oldu biliyor musunuz? İzmir İl Müftüsü, ÇEDES projesi kapsamında küçücük çocukları aldı ve bir mezar ziyaretine götürdü. Kimin mezarına götürdü biliyor musunuz? Esat Erbili’nin mezarına götürdü. Esat Erbili kim? Menemen’de Asteğmen Kubilay’ın katlinden yargılanan, müebbet hapse çarptırılan, suçu sabit olan biri. Şimdi bütün Atatürkçülere diyoruz ki, bakın kardeşim bunlar gemi azıya aldılar. Asteğmen Kubilay’ın kafasını kesen adamın mezarına çocuğu götürenlerden bu memlekete fayda gelmez. Atatürk bize bunu öğütlüyor. Bana diyorlar ‘Sen Atatürk’le nasıl konuşuyorsun, Atatürk öldü.’ Bahçeli’ye söyledim, Halkçı Liseliler oraya yazmış. Atatürk, Bahçeli için öldü ama bizim için ölmedi, buramızda yaşıyor.”
“BEŞLİ ÇETEYE PARA VAR, EMEKLİYE PARA YOK”
“Bugün sadece Soma’da değil Türkiye’nin dört bir yanında televizyonlarının başına geçenler, televizyonlarda bir umut, müjde bekliyorlar. Bunu bekleyenler geçim sıkıntısı karşısında ezilenler. Hayat pahalılığı karşısında ezilenler, zamlardan ezilenler, en çok da kimler, emekliler. Bakın meydanlarda bunu soruyorum, meydanın çok önemli bir kısmı emekli. Canı yanıyor, meydanlarda, mitinglerde sesimi duyurayım diye buralara koşuyor. Elleri kaldırtıyoruz, 10 taneden 8 tanesi neredeyse 10 bin lira alıyor. 2 gün önce Türk-İş açıkladı. Açlık sınırı 16 bin 200 lira. Emekliler açlık sınırının 6 bin lira altında, geçinmeye zorlanıyorlar, zorluğa, felakete, açlığa sürükleniyorlar. Türk-İş açıklamış, tabii ortalamayı alıyorlar, süt 20 liradan 4,5 lira zamla 24,5 lira olmuş. Ortalama 1 litre süt fiyatı Türkiye’de. 1 ayda, peynir. Örnek aldıkları peynirin kilosu 250 liraymış, 1 ay sonra 32 lira zam gelmiş, 282 lira olmuş. Yoğurt, 65 liradan 6,5 lira zamla 72 lira olmuş. Dana kıyma 400 liraymış, 460 lira olmuş. Kuşbaşı et, 500 liraymış, 580 lira olmuş. Yani Türk-İş’in hesaplarına göre, DİSK’in hesabı filan değil. Son 1 ayda gıda enflasyonu bazı ürünlerde yüzde 15’leri bulmuş. Ama bizim emeklimize o kadar düşük bir enflasyon hesabı ile zam yaptılar ki yüzde 33 zam yaptılar, 7 bin 500 lirayı, 10 bin lira yaptılar ve açlığa sürüklediler. Ben ‘Emekliye para ver’ deyince, ‘Emekliye para verirsem çalışanlara maaş ödeyemem’ diyor. Emekli ile çalışanı karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Oysa bu sene beşli çeteden, zengin müteahhitlerden, holdinglerden, yandaşlardan alması gerekip de vazgeçtiği vergi bu para kadar. Yani beşli çeteye para var, emekliye para yok. Yani lüks otomobillerine, dünyanın en pahalı makam aracına para var, emekliye yok. Uçan sarayına para var, yazlık sarayına para var, emekliye para yok. Diyor ki, ‘Eğer emekliye para yoksa, 31 Mart’ta oy da yok, öyle mi?’ Tayyip Erdoğan diyor ki ‘Emekliye para yok.’ Ben Tayyip Erdoğan’ın söylediğini söyleyeyim, siz de sana da oy yok deyin. Belki duyar. Duyar da bir şey yapar mı? Yapmaz, çünkü o garibanın sesini, ezilenin sesini, yoksulun sesini duymaz, onun duyduğu ses, hep zenginlerin, fabrikatörlerin, patronların sesi. Ona sesimizi 31 Mart günü duyuracağız hep beraber.”
“TEK ÇARE BİRLEŞMEK”
“Soma olmuş dert küpü. Biri diyor 3600 ek gösterge. Biri diyor, ‘Motorum var, mazotum yok.’ Biri diyor, ‘Taşerondaydım, kadromu alamadım.’ Bir tanesi söylüyor, 10 lirayı gösteriyor. ‘Cebimde bu kaldı’ diyor, ‘Ben emekliyim’ diyor. Bu sorunların hepsinin çaresi vallahi, ne bende, ne bir başkasında. Çaresi sizde, çaresi sandıkta. Şimdi, bundan sonra hep birlikte yapacağımız bir şey var. 31 Mart tarihinde sandık başına gittiğimizde CHP’nin adaylarına oy vereceğiz ama bu adaylar sadece CHP’nin adayları değil. Bu adaylar, büyük ittifakın adayları. Bu ittifakın adı Soma’da Soma ittifakı. Manisa’da Manisa ittifakı, Türkiye’de Türkiye İttifakı. Bu ittifakın rengi kırmızı ile beyaz. Ay yıldızlı al bayraktan alıyor rengini. İçinde sosyal demokratlar var, milliyetçi demokratlar, muhafazakar demokratlar var. Bu partiye oy versin diye kimseyi ayırmıyoruz. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’ini, Karadenizlisini, doğulusunu, güneydeki, Manisa’dakini ayırmıyoruz. Soma’mızda Karadeniz, Güneydoğu, İç Anadolu’dan olanlar var. Buraların yerlisi olanlar var. Ama herkes var, sorun var ama çözümde bir tek çare var, o da birleşmek. Birlikte olmak. O yüzden biz buna Türkiye ittifakı diyoruz. Türkiye ittifakı kimden oy bekler? Milli takım gol atınca kim ayağa kalkıyorsa onlardan oy bekler. Türkiye ittifakı, Filenin Sultanları kazandığında kim gözyaşı döküyorsa onlardan oy bekler. Kimin karnı açsa, kimin maaşı yetmezse, kimin iş güvencesi yoksa, kimin çocuğu yurt dışına gitmek istiyor ve endişeleniyorsa onlar Türkiye ittifakındadırlar. Türkiye ittifakının renkleri bayrağımızın renkleridir. Kırmızı ve beyaz. En büyük Türkiye. Türkiye’yi sevenlerden oy istiyoruz. Zenginler bir yanda dururken, emeği sömürülen işçiden, fukaralardan, garibanlardan, emeklilerden, emekçilerden, genciyle, yaşlısı ile bu memleketin güzel insanlarından oy istiyoruz. 31 Mart günü Soma’yı Sercan Okur’a, Manisa’yı Ferdi Zeyrek’e, bu iki genç adayımız. Yaşları birbirine denk. İkisi de birbirinden yakışıklı. İkisi de birbirinden çalışkan, namuslu, bu iki evladımızı, bu iki kardeşimizi sizlere emanet ediyorum. Onları 1 Nisan sabahının belediye başkanları yapmaya söz mü? Size güveniyorum, inanıyorum, onları size, sizi de Allah’a emanet ediyorum.”