Memursen ve Eğitim Birsen Soma Temsilcisi Nurullah Kahraman, yine bir Cuma günü yatsı namazının ardından İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa içerisine girerek, namaz kılan Müslümanlara saldırılarda bulunduğunu belirterek, “Mübarek Ramazan Bayramı’nın hemen öncesinde, insanlığın kadim şehri, selam yurdu ve İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksamız, vahşi bir işgale maruz kaldı.
İnsanlığı, vicdanı, ahlakı, uluslararası hukuku hiçe sayan gözü dönmüş, azgın bir topluluk, Mescid-i Aksa’da Müslümanlara saldırarak, Ramazan Bayramı’nın arifesinde, bütün dünyanın gözü önünde hunharca bir zulüm yaptı.” dedi.
Kahraman açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi, “Harem-i Şerif’te ibadet eden birçok Filistin vatandaşı bu saldırılarda yaralandı.Günden güne artan sayılarla da,onlarca Filistinli kardeşimiz de bu vahşi ve orantısız saldırı sonucunda şehadete ermektedir.
Çocuk,kadın.genç,ihtiyar demeden acımasızca saldırı gerçekleştiren katil devlet İsrail’in son günlerde yaptığı saldırılar ve hukuk tanımazlık, yalnızca Müslümanların ilk kıblesi, yeryüzündeki en kutsal mekânlarından biri olan Mescid-i Aksa ile sınırlı kalmayıp, pek çok olayda daha kendini göstermiştir. Uzun zamandır var olan bu hak ihlallerinin ve saldırıların, hiçbir kutsal tanımadan özellikle Ramazan ayında -Mescid-i Aksa merkezli olmakla beraber- İsrail tarafından daha da arttırılması Filistinliler ve Müslüman âlemi için bardağı taşıran son damla olmuştur.
Biz biliyoruz ki;Yahudilerin sürekli olarak Mescid-i Aksa’ya gruplar halinde girdikleri iki vakit var. Biri tüm Müslümanların ortak ibadet ettikleri kutsal günümüz olan Cuma,diğeri ise her Müslüman için mübarek olan ve savaşmanın bile yasak olduğu Ramazan günleri.
Azgın ve lanetli olan bu halk,küçük gruplar halinde El Mağaribe Kapısı’ndan Mescid-i Aksa’ya giriyor, avluda bir süre dolaştıktan ve başlarındaki rehberlerin Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine inşa etmek istedikleri tapınak hakkında anlattıklarını dinledikten sonra El Silsile Kapısı’ndan çıkıyorlar.
Rutin hale gelen bu baskınlara artık herkes iyice alıştıktan sonra geriye sadece resmi düzenlemeyle “Mescid-i Aksa şu saatten şu saate kadar Yahudilere tahsis edilmiştir” demek kalıyor ve İsrail de işte bunu hazırlıyor.
Ardından tamamen işgal ederek yıkmayı ve sözüm ona Süleyman Tapınağını yeniden inşa etmeyi hayal ediyorlar!..
Asla gerçekleştiremeyecekleri bu hayalle yaşayan İsrail’in işgalleri sonucunda ortaya çıkan Filistin’in parçalanmışlığı ve devletleşme yolundaki engeller, İsrail tarafından uluslararası siyasal zeminde meşru bir gerekçeymiş gibi kullanılırken; son yaşanan süreçte İsrail’in Filistin’e yönelik gerçekleştirdiği politikalar, kendisinde “Ortadoğu’nun tek hukuk devleti(!)” vasfı gören İsrail’in, Filistin’in özgürleşme ve demokratikleşme süreçlerini nasıl engellediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Uluslararası hukuk, kamuoyu, sivil toplum örgütleri, insan hakları örgütleri, barış örgütleri, siyasal kurumlar; İsrail’in bu şımarık, işgalci ve kural tanımaz tavrına karşı bir an önce bir araya gelmeli ve elini taşın altına koymalıdır. Bu kurumlar İsrail’in tavrına karşı sessizliğini koruduğu müddetçe bu saldırılar devam edecek, Filistin’de barıştan ve uzlaşıdan söz etmek mümkün olmayacaktır. Geçmişin acılarını Müslümanlar üzerinden ödetmeye çalışan İsrail, Filistin toplumunun varlığını hiçe saymakta ve kurulduğu günden itibaren sistematik biçimde işgal ve soykırım suçları işlemektedir. Geçmişin acıları ile yüzleştirilmesi gereken Müslümanlar ve Filistin değil, Avrupa’nın bizzat kendisidir. Bugün din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin herkesin özgürce yaşadığı ve haklarını yerine getirebildiği bir Kudüs’ten bahsetmek istiyorsak, geçmişin tecrübeleri ve bugün yaşananları göz önünde bulundurmak tüm dünyanın vazifesidir.
Kim hangi kararı alırsa Kudüs sahipsiz değildir. Kudüs Filistin’in başkenti, Müslümanların mukaddes şehridir.
Kudüs için verilen mücadeleyi bu kentte yaşayan Müslümanların omuzlarına yükleyerek bir çözüme ulaşılamayacağı artık anlaşılmıştır. Bu nedenle sivil inisiyatiflerin ve hukukçuların başını çektiği küresel bir mücadele yürütülmelidir. BM, UNESCO, İİT nezdinde yürütülen süreçlere ilave olarak tüm insanlar ve uluslararası kurumlar birlikte hareket ederek Siyonistlerin oldu-bittilerini önleyecek girişimleri artırmalıdır.
İsrail’in hukuk ihlalleri, uluslararası yargının ve özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkisindeki suçlar kapsamına girmektedir. İsrail, hukuksuz işlemleri için uluslararası kamuoyu önünde yargılanmalıdır.
Hukuksuz işgal durdurulmalı, İsrail, BM komitelerinden ve üye olduğu tüm uluslararası kurum ve kuruluşlardan çıkartılmalıdır. Uluslararası adaleti ve hukuku uygulayacak mekanizmalar geliştirilmelidir. Adil barış ve istikrarı sağlamak için Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etmeleri ve bağımsız devletlerine kavuşmaları sağlanmalıdır.
“Hakikatin olmadığı yerde adaletten söz etmek mümkün olmaz” prensibince; İsrail’in kuruluşu, yayılmacılığı ve Filistin konusunda sergilediği siyasetin tamamıyla uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade ediyor, uluslararası güvenlik ve hukuk kurumlarını gereğini yapmaya davet ediyoruz. Bugün burada ve tüm Türkiye’de Kudüs dostları ile birlikte İsrail’in hukuksuz uygulamalarına karşı çıkıyoruz. Tüm Filistin ve Kudüs sevdalıları olarak bu davayı savunmaya devam edeceğiz. Tüm dünyadaki insanları, uluslararası mekanizmaları ve adaleti ve hukuku savunan herkesi harekete geçmeye ve İsrail’in attığı bu işgal adımlarını durdurmaya çağırıyoruz.
İşgal yönetimi,Mescid-i Aksa’yı ele geçirip yıkma planını adım adım hayata geçirirken,
BİZ MÜSLÜMANLAR UYUMAYACAĞIZ,. AMA NE YAPABİLİRİM Kİ, ELİMDEN NE GELİR Kİ DEMEYECEĞİZ, VİCDANLARIMIZI RAHATLATMAK İÇİN BAHANELER BULMAYACAĞIZ,
İLK KIBLEMİZİN, ONURUMUZUN, NAMUSUMUZUN, LANETLENMİŞ BİR KAVİM TARAFINDAN İŞGAL EDİLEREK ÇİĞNENMESİNE, YAKILIP YIKILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ, SAHTE DUYGUSAL TEPKİLERLE FİLM İZLER GİBİ İZLEMEYECEĞİZ,
ELBETTE O MÜBAREK MEKAN, ALLAH’IN TABİ, AMA, BİZİM DE DURUŞLARIMIZI GÖSTERMEMİZ GEREK.
Müslümanlar olarak, İsrail’in politikalarını hiçbir zaman benimsemeyeceğimizi ifade ediyor, Kudüs özgür oluncaya kadar mücadelemizi tüm gücümüzle sürdüreceğiz. Özgür bir Filistin ve Özgür bir Mescid-i Aksa için gerekirse canlarımızı ortaya koyacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Son olarak;tüm Müslüman kardeşlerimizden ricamız,Mescid-i Aksa,Filistin ve Filistin halkı için,tertemiz nefesleriyle Rabbimize, samimi dua ve niyazda bulunup hak tarafında olduklarını şahitlemeleridir.” dedi.