DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

SANCAR DELİBALTA YAZDI, “MANEVİ BAĞIŞIKLIK (Covid 19)”

Yayınlanma Tarihi : Google News
SANCAR DELİBALTA YAZDI, “MANEVİ BAĞIŞIKLIK (Covid 19)”

Dünya’da ve ülkemizde uzun zamandır etkisini sürdüren covid 19 pandemisi ile mücadele devam ediyor. Mücadele ile birlikte onunla yaşamaya da entegre olmuş durumdayız, ta ki tehlike tamamen geçene kadar.

Pandeminin ilk dönemlerinde haftalarca evlerimizde adeta hapis hayatı yaşadığımız, üretimin nerdeyse durduğu tüm Dünya’nın kendisini kapatacak kadar sıkı önlemler alınarak mücadele edildiği dönemlere şahit olduk. Tabi bu sürdürülebilir bir durum değildi. Yaşamın gerekleri adına olması gereken önemli dinamikler de vardı.

Ve bunun neticesinde virüs ile mücadele ederken bir taraftan da hayatımıza devam etmemiz gerekiyordu. Bu anlamda Dünya ülkeleri sırasıyla normalleşmeye başlıyordu.

Ülkemiz de virüs ile mücadele de tüm Dünya’ya örnek teşkil ediyor ve sonrasında yeni normal olarak adlandırılan kontrollü sosyal yaşama geçişi gerçekleştiriyordu. Bu yeni normal dönemi için devletimiz ve sağlık bakanlığımız bizi alacağımız ve uyacağımız basit ama üç önemli tedbir konusunda sıkı sıkıya tembihliyordu. Virüs tehlikesi geçene kadar maske, mesafe ve hijyen tedbirlerine uyarak hayatımıza devam etmemiz gerektiğini söylüyordu. Artık devletimizin alacağı önlemlerin yanında üzerimize düşen basit ama önem değeri yüksek olan vatandaşlık görevimizi yerine getirmek de bizlere düşüyordu.

Yeni normale geçerken düşüş eğiliminde olan günlük yeni vaka sayıları önce artışa geçiyor sonrasında uzun bir periyot sabit seyrediyordu. Hiçbir bilimsel çalışma olmamasına, sağlık bakanlığı ve yetkililerin sürekli uyarılarına rağmen, virüsün yazın etkisinin olmadığı ve bulaşma hızının düştüğü gibi oldukça tehlikeli ve yanlış olan bu kanıya kapılanların sayısı hiçde azımsanacak düzeyde değildi. Bu düşünceye kapılarak adeta MANEVİ bir BAĞIŞIKLIK kazanmışçasına ve bize birşey olmaz dermişcesine sergilenen rahat tutumlar ise oldukça tehlikeliydi.

Günler günleri, haftalar haftaları kovalıyor ve yeni vaka sayıları düşmek bir kenara kısmi artış göstermeye başlıyordu. Bu işte bir terslik yokmuydu? Nerede yanlış yapıyorduk diye düşünmeye başladığımız bu günlerde birkaç soru sormak istiyorum.
Sadece bir sağlık yöneticisi olarak değil ayrıca ailesi ve normal yaşantısı olan bir vatandaş olarak sormak istiyorum.
Yeni normal döneminde çok ama çok önem teşkil eden üç tedbir olan maske, mesafe ve hijyen kuralına riayet ediyor muyuz?

Haftalarca onları koruma adına ziyaret bile edemediğimiz büyüklerimiz ile yan yana maskesiz selfi çekenleri görüyor muyuz?

Maske ile gittiğimiz semt pazarında ürünleri ellemek yasak olduğu halde domates seçmek için satıcıyla tartışanlar yokmu?

Okullar açılsa da çocuğumu gönderemem diyecek kadar hassas davranırken, çocuklarını market, plaj, piknik ve pazara götürenleri görmüyor muyuz?

Maskeyi kolunda ve cüzdanında taşıyıpta kalabalık alanlarda sigara içenler yokmu?

Burnu dışarıda bırakacak şekilde maske takıpta banka gibi kuyruklarda mesafesizce sırt sırta bekleyenlere denk gelmedik mi?

Plajlarda, eğlence mekanlarında, kurban kesim alanlarında her türlü uyarı ve ikaz düzenlemeleri mevcut olan yerler var iken kalabalığın sorumlusu olarak başkaları gösterilmiyormu?

Maskesiz röportaj verenlerin sokağa çıkma yasağı geri gelsin söylemlerini görmedik mi?

Korona korkusundan hastaneye gitmekten çekinenler, avm leri hınca hınç doldur muyorlarmı?

Kahraman ilan edilerek üç gün boyunca balkonlardan alkışladığımız ve hala mücadeleye devam eden sağlık çalışanlarının emeklerini unuttuk mu?

Daha sayısız örnek ile şahit olduğumuz bu durumları bir vatandaş olarak aktarıyorum. Bu bir eleştiri yada suçlu arama durumu değil, virüs ile mücadele de üzerimize düşeni ne kadar yerine getiriyoruz sorusunun cevabı olarak bir özeleştiridir.

Oysa sütten dili yananın yoğurdu üfleyerek yemesi gerekmez miydi?

Maskesiz dolaşan birisinin maske takmayan birisini uyarması ne kadar beklenen bir durum olabilir.

Kendi evini ateşe veren birisinin, yanan evi için itfaiyeyi suçlaması ne kadar saçma ise üzerimize düşeni yapmayıp çuvaldızı batırmak için başkasını aramakta o kadar yanlış olur.

Devletimiz önlemleri alıyor ve almaya da devam ediyor imkanlar dahilinde. Gerektiğinde daha önce olduğu gibi daha sıkı tedbirler de alacaktır ama sürecin seyrinde rehavete kapılarak duyarsız davranış gösteren bir çoğunluğun da sorumluluğu yokmudur diye sormadan edemiyorum.

Evet virüsün havadan damlacık yoluyla bulaştığını da düşünerek, yaz aylarında evlerin sık havalandırılabilmesi, daha çok açık havada zaman geçirilmesi ve restoranların bahçelerinin kullanılması da düşünülerek bulaş riskini azda olsa azalttığını varsayalım.
Fakat sonbahar ile birlikte serinleyen havalar sonucu kapalı mekanlara geçiş, evlerin daha az havalandırılması, açılması planlanan okullar vs gibi adeta hastalığın sezonunun kapıda olduğu periyot öncesin de daha tedbirli olmak zorundayız.

Devletin, sağlık çalışanlarının, sorumlu vatandaşların bu kadar titiz ve emek verdiği bir dönemden sonra;
Hala zaman varken üzerimize düşen sorumluluğun farkına varmalı ve rehavete kapılmamalıyız.

Sonrasında hastanelerde yatan vaka sayılarını öğrenmeye çalışmak sadece merakımızı giderir, Sevdiklerimizi, annelerimizi, babalarımızı ve büyüklerimizi alacağımız basit ama etkili üç tedbir ile korumak mümkündür.
MASKE, MESAFE ve HİJYEN….

Herkese sağlık ve huzur dolu günler diliyorum.

Sancar DELİBALTA
Soma Devlet Hastanesi İdari ve Mali İşler Müdürü

YORUM YAP